Bir zamanlar severek kullanmış olduğum eski motorum SYM Wolf Classic 125 i edindikten ve 2 hafta kullandıktan sonra yazdığım bir yazı; kendisi ile 3 yıl mutlu mesut yollarda gezdik, buyrun…
“İlgilenenler ve sıkılmayacak olanlar için konu şu,
1- Rodaj
2- Sym Wolf Classic 125cc sürüş izlenimi
1- Rodaj
Uzun süredir almayı düşündüğüm bir motoru buldum ve almaya karar verdim. Lakin motorun 0 km olması ve motoru Antalya’dan Bursa’ya kendim getirmeyi istememden ötürü, rodaj konusunu biraz irdeleyeyim dedim. İlk motorum olan yamaha ybr 125 in kullanma kitapçığında ne yazıyorsa o şekilde rodajını yapmış ancak motorun performansından memnun kalmamıştım. ( 2007 model katalitik konvertörlü 10 beygir olanından). İnternette biraz araştırma yaptım. Elbette buna pek çok kişi karşı çıkacak olsa da bazı kaynaklarda rodajın fabrikanın önerdiği şekilden ziyade belli kurallara uyarak çok daha agresif şekilde yapılmasının daha iyi olduğunu düşündüm ve ybrde yaşadığım tecrubeyle bu sefer tam aksi şekilde davranmaya karar verdim.
(diğer kaynak şu an kullanım dışı)
özellikle bu iki sitede yazanlar benim için yol gösterici oldu. 2. sitedeki arkadaşımız yüzlerce yarış motorunun rodajını yapmış bunları iki farklı şekilde yapıp performans farklarını ve daha sonra motorlarını sökerek pistonlar arasındaki farkı incelemiş. Söylediğine göre %2-10 daha fazla performans elde etmiş. Pistonlar arasındaki farkın fotoğraflarını sitede bulabilirsiniz…
Sonuç olarak ben de şuna karar verdim
motoru ilk çalıştırdıktan sonra iyice ısınmasını bekledikten sonra tam gaz hızlanma ve hemen peşi sıra kompresyon…
ilk yağ mutlaka mineral yağ olmalı sentetik yağ kullanmamalı ( segmanların sağlıklı oturmasını önlüyormuş)
32 km sonra yağ değişimi… ve yine mineral yağ sonra da ver elini bursa
Motorun sağı solu aynası pegi monte edildikten hemen sonra motoru çalıştırdılar ve çalışmaya başladı….
Fıtıpıtıfıtıpıtıfıtıpıtıfıtıpıtı…..
Montaj tamamlanıp motor ısındıktan sonra aynen okuduğum gibi tam gaz hızlanma sonra kompresyon, redline civarında kısa süreli gezinti, çok sayıda vites değişimi, gaz kompresyon, frenler ve lastiklerin alıştırılması…. ilk 32 km böyle geçti. Ardından tamircinin ısrarlarına rağmen sentetik yerine mineral yağ koydurdum ve bursaya doğru yola çıktım ilk bir kaç yüz kilometre boyunca hızlanma ve kompresyon periyodlarını sık sık tekrarladım…
2- Sym Wolf Classic 125cc sürüş izlenimi
Motora ilk bindiğim andan itibaren ilk hissettiğim şey bu motor çok TtTttTtİiİiİiiİİirRRrRRrrreEEeeEeeeEEeeeŞşşşşŞŞşşş ŞşŞŞşşŞİİiiiİİiiiİiLlLLlLLlLiiiİİİiİİİİİiİ
evet arkadaşlar gerçekten de çok titreşimli. Gaza bastığım anda egzozdan çıkan sesi çok sevdim oldukça gürültülü (ne var ki gürültülü motorları aslında hiç sevmem). İlk iş olarak hemen benzinlikte lastik basınçlarımı kendi ellerimle doğruladım.
Motor gücü SYM nin resmi sitesinden bulabildiğim kullanıcı el kitabında 14 ps (9500 dd) tork ise 1.0 kg-m (7500dd) olarak belirtilmiş (model kodu PA -12 B). Bu model sanırım Euro-3 normlarını karşılayamadığı için ithalatı çok sınırlı olarak yapılmış zaten Türkiyeye gelenlerin hemen tamamı da 20 alana bir bedava şeklinde 20 tane suzuki an-125 scooter alan bayilere promosyon olarak verilen motorlar ve şu anda ithal edilmiyor.
Motosikletin gücü tahminimden iyi, 2007 ybr ile 70 km/s ye düştüğüm yokuşlarda wolf ile 80-90 gidebiliyorum. En fazla hız olarak düz yolda ve rüzgar olmadığı zamanlarda 110 km/s yapabildim (ki kilometre saatinden şüphe duyduğum için göstergeyi 2010 model Honda Civic in dijital göstergesi ile kontrol ettim) , yokuş aşağı biraz daha fazla olabiliyor ama kırmızı bölgelerde uzunca vakit geçirmek gerekiyor. Uzun süre kırmızı çizgide gittiğinizde ise hava soğutmalı olmasından muhtemel performans düşebiliyor.
Vitesine alımak başlarda çok sorun oldu. Vites sırası boş en üstte ve diğer tüm vitesler aşağıya basarak arttırılıyor, 5. vitesten boş vitese geçiş yok. Diğer motorlara bindiğimde karıştırabiliyorum küçültmek isterken büyütebiliyorum ya da tam tersi olabiliyor. Vites pedalına topuk ile basabileceğiniz parça da eklenmiş ama ben pek tercih etmedim aşağı ve yukarı hareketi öndeki parçadan alışıldığı gibi yaptım. Vites geçişleri sorunsuz ve keskin, hiç yanlışlıkla boşa geçiş olmadı. Sorun olan tek şey kavşaklarda vitesin 1. de olduğundan emin olamamanız. Ben de bu sorunu yavaşlarken önce boşa kadar küçültüp sonra 1. vitese atarak çözmeye çalışıyorum. Vites sayacı yok ve ben de saymak istemedim. Debriyajı yumuşak ve sorunsuz. Bu arada yağ filtresi olarak bir vida ile sökülüp temizlenebilen bir mıknatıs mevcut.
Virajlarda yönlenmesi oldukça kolay ama ilk başlarda lastikleri bilmediğim ve güvenemediğim için fazla zorlamadım. Sonuç olarak lastikler yeni de olsa en az 3 yıllıktı (lastiğin koduna bakmadım hangi yıl üretildiğini bilmiyorum ancak motor 2007 model). Yolculuğumun 2. gününde harmancık bursa arası bölümde virajlarda daha fazla yatırmaya başladım ve sym bana kendisini daha fazla zorlamamam gerektiğini virajda arka tekerlekten ufak ufak dışarı doğru kaymaya başlayarak belirtti, ben de daha fazla zorlamadım, Bu arada asfalt nisbeten kaliteli ve o bölümlerde çok az pürüzlüydü, diğer motorum olan KLE 500 ile bu açılardan çok daha fazlasını görebilmiştim ama belki bu motorun kapasitesi budur ya da lastikler ve arka süspansiyon ayarı daha iyi olursa biraz daha fazla denenebilir. Jantlar klasik tej jant, lastikler iç lastikli.
Frenleri önde 240mm çift piston!!! kaliper disk arkada klasik130 mm kampana – tambur drum ya da her neyse. Yol boyunca lastikler ısındıktan sonra pek çok kez fren performansını test ettim. Arka fren için aynı şeyi söyleyemeyecek olsam da ön fren performansını iyi buldum.
Motorun sağ tarafında katlanabilen bir de tepik marşı var ( böyle mi yazılıyordu?). Orta sehpa ve yan ayak standart donanıma dahil. Yan ayakta yere basan kısmın ön tarafında ne işe yaradığını anlamadığım ve yere değen lastik bir parça var. Sürücü pegleri katlanmıyor, yolcu pegleri ise daha kaliteli olabilirdi. Egzoz motordan itibaren tamamen krom kaplı ve görüntüsü oldukça nostaljik duruyor. Susturucu kısmında ise kendisini plastik bir parça ile artçının ayağından koruyor.
Ön süspansiyon başarılı. Herhangi bir ayar bulunmuyor. Arka süspansiyonda sertlik ayarı var benimki toplam 5 konumdan 3.de idi. Dalgalı asfaltta biraz fazla hopluyor zıplıyor ve yukarı aşağı sallanıyorsunuz. Diğer ayarları denemedim.
9 litre kapasiteli depoya sahip wolf ile tüketimim 3.5 litre/100km 95 oktan oldu. Şehir dışında tam gaza yakın sürüşlerle olan bu değerin şehiriçinde daha da azalacağını düşünüyorum. Benzin deposu kapağı oldukça şık koromajlı bir görünüme sahip ve anahtar deliğinin üzerinde kayar döner bir kapak anahtar yuvasını yağmurdan ve kem gözlerden koruyor.
Wolf’ün işçilik kalitesi ilk bakışta beklediğimden daha iyi. Bazı detaylar güzel düşünülmüş. Çinli muadillerinden çok japon muadillerine daha yakın ( tayvan üretimi, tayvanın politik konumuna şu an elbette değinmeyeceğim). Krom parçalar , egzoz ve koruması göze hoş görünüyor. Gösterge panelinde 3 tane göstergenin biri hız biri devir diğeri de yakın göstergesi olarak düşünülmüş. Yakıt göstergesinin üzerinde uzun far hüzmesi sinyal ve boş vites lambası var. Kilometre sayacının yanısıra günlük kilometre için sayaç ta var ve bu klasmandaki motosikletlerin çoğu gibi bir parçanın döndürülmesi ile sıfırlanıyor ki bu parça da krom görünümlü. Gösterge panellerinin çevresinde ve ön tarafındaki nikelaj görünümü çok şık olmuş. (bazıları bu kısmı hiç beğenmiyor). Gösterge panelinin hemen arkasında kontak anahtarı var ve bu anahtarda sadece 2 konum var, açık ve kapalı. Direksiyon kilidi ise sağ ön çatala yakın ayrıca bir mekanizma olarak üretilmiş yani önce kilidi açmak için sol önden anahtarla açıyorsunuz daha sonra da kontağı açmanız gerekiyor. Bu özellik iyi mi kötü mü pek karar veremedim açıkçası. Kontağın hemen arka tarafında ise jigle bulunuyor ki jiglenin burada olması pek kullanmasam da hoş oldu, aşağılara eğilip jigle aramak zorunda kalmıyorsunuz. Sol elcikteki sinyal düğmesi sağa sola ittirilip sonra elle eski konumuna getirilerek çalışıyor yani diğer pek çok motordaki sinyal kapatma düğmesi olarak bastırmak yerine elle orjinal konumuna geri alarak yapıyorsunuz ki bu bazen aksi tarafa yanlışlıkla sinyal vermenize neden olabiliyor. Bu özelliği ile motosikletten çok mopedlere yakın olmuş. Kornası çok tiz ve düşük sesli, düğmesini de gözüm pek tutmadı. Uzun kısa far düğmesi diğer motorlardan biraz farklı aynı düğmenin üst ve alt kısmına bastırmak yerine düğmeyi bütün halinde ileri geri kaydırıyorsunuz. Sağ elcikte korna düğmesi ile benzer marş motoru var. Üst kısımda içe japon muadillerinde bulunmayan çin kaynaklı motorlardan alıştığımız far kapama, park ve kısa/uzun hüzmeli far açma kapama düğmesi var ki bence gereksiz olmuş ancak kontağı açtığınız anda motor çalışmasa da farlar açık konumda ise yanıyor. Motorun elektrik tertibatını kesecek herhangi bir düğme bulunmuyor. Aynalar krom görünümlü görüş mesafeleri iyi ancak titreşim nedeniyle görüş azalabiliyor.
Motorun selesinin görünümü şık olmakla birlikte daha rahat olabilirdi. Uzun yollarda biraz sert hissettiriyor. Sol tarafta bu tür motorlarda pek alışkın olmadığımız bir aksesuar mevcut ki o da kask kilidi. Kontak anahtarı ile açılabiliyor. Selenin altından arkaya doğru uzanan tutunma demiri ise krom görünümlü ve motorun genel nostaljik görünümüne katkıda bulunmuş. Yolculuk sırasında yolcu tarafından tutulursa çok titreşim hissediliyor ancak buranın görünümünden dolayı motora herhangi bir arka çanta takmayı düşünmedim. Sele nin altında her iki yanda bulunan kapaklar krom, siyah plastik ve boyalı kısımlardan oluşuyor. Avadanlık fazla mütevazi. Sele altında herhangi bir göz bulunmuyor. Arka lamba – bütün sinyaller ve ön farda olduğu gibi- kromajlı görünümde ve şeffaf plastik kapak işık yandığında göze hoş görünmekle birlikte biraz zayıf kalıyor. Arkasındaki yansıtıcı da ışığı biraz daha yukarıya yönlendirseydi daha iyi olurdu. Bu arada ön far ise biraz daha güçlü olabilirdi; tamamen karanlıkta yeterli oluyor ama karşıdan araba geldiğinde onun farlarından dolayı etkinliği azalıyor (iris- lens- pupil nedenlerinden ötürü) ; 35/35w H4 olması gerek, balon ampul değil.
Wolf classic ile geçen 2 haftanın ardından kendilerini objektif bir şekilde değerlendirmeye ve aktarmaya çalıştım. Değerlendirmedeki referans noktam ise 0 km aldığım ve 4500 km kullandığım 2007 model siyah ybr 125 idi.
Gelelim kritik soruya;
Ben bu motoru neden aldım.
İtiraf ediyorum kesinlikle ihtiyacım yoktu. Kimi için mobilet olsa da nostaljik görümü, bol kromajlı parçaları, sesi, (daha önce kullanmıştım), kısacası tarzı hoşuma gittiği için antalyaya kadar gidip kalan son bir kaç 0 km sym Wolf ten birini aldım. Mantıklı mı ? Kesinlikle hayır. Ybr den daha mı kullanışlı, kesinlikle hayır. Evet daha güçlü, bazı aksesuar ve detaylar iyi düşünülmüş, frenleri daha iyi ama sonuç olarak YBR kendini kanıtlamış bir motosiklet. Bununla birlikte -hiçbir kaynakta yazmayacak olan bir neden olarak- tipinin hoşuma gitmesinden ötürü ( eski triumph boneville lere benziyor) bazıları için oldukça mutlu bir şekilde kullanılacak bir motor, kendi halinde, şık, tarz sahibi, sesinden ötürü… Ben onu biraz kavgacı, kısa boylu, maço tiplere benzettim, aklıma gelen isim Deni Devito.. 26/05/2010″
Keyifli Sürüşler.
Dip Not: Rodaj tercihim sonucunda ne mi oldu? Muadillerine göre daha hızlı ve güçlü bir motoru hiç sorunsuz 3 yıl kullandım. Yeni sahibinin severek uzun yıllar kullanması dileğiyle.
#1 by Ahmet Mollaoğlu on 09 Temmuz 2014 - 09:26
Hocam motoru sattınız mı? Değilse ben talibim 🙂
#2 by Semih Serbest on 24 Temmuz 2014 - 17:48
Ahmet bey yazi yayinlandigi sirada motor satilmisti yeni sahibi istanbulda yasamaktaydi, ilginiz icin tesekkur ederim.
#3 by Tanzer GENC on 18 Temmuz 2017 - 17:45
Semih Bey merhabalar,
titreşim YBR’den daha mı fazla acaba?
#4 by Semih Serbest on 19 Ekim 2017 - 09:37
Evet, bariz şekilde daha fazla malesef.
#5 by moto kurye on 15 Kasım 2019 - 01:14
süper