Sel ve depreme maruz kalan Gökçeadayı iki motor, bir araba gezdik gezdik ve nihayet yazabildik…
Sabahın altısında kalkıp hazırlandıktan sonra….
Biga’ya kadar durmadan devam ediyoruz. Biga’da muhteşem kahvaltısı, güler yüzlü ve kibar personeli, fonda harika müzikleri olan bu güzel mekanda kahvaltı için durduk.
Geliboluya feribot ile geçiş sonrası Eceabat yolu, bir yanda deniz güzel açık virajlar, ancak trafik olarak yoğun. Dikkatli olmak gerekiyor. Gelibolu milli parkının içinden Kabatepe iskelesine ulaşıyoruz. Gökçeadaya feribotlar saatli. Yaz ve kış sezonunda değişebiliyor. Zamanı iyi kullanmak adına Gestaştan saatleri öğrenmekte fayda var. Buraya giden feribot boğazdan karşıya geçilen ya da Bozcaadaya gidenlerden çok farklı. Araçlar tamamen kapalı alanda. Yukarıda yolcu bölümünde büfe mevcut. Arabalı vapurlara göre çok daha konforlu. Gökçeada iskelesine ulaştıktan sonra görüyoruz ki burası Bozcaada gibi değil. İskele merkezin uzağında. Bir süre yol almak gerekiyor. Yolda adanın tek benzincisi var. Gökçeada merkezi beklediğimden farklı idi. Burası anadolunun bir ilçesi gibi. Binalar, dükkanlar… Başta biraz hayal kırıklığı. Sora sora Yukarı Kaleköydeki otele ulaşıyoruz. Bir anda ön yargı kayboluyor. Taş bir bina, her katta hava alanı manzaralı seyir terasları. Sezon başlamadığı için kahvaltı yemek falan yok. Tabak çanak ocak su ısıtıcı ücretsiz 😛 Teras ve hava alanı da içeren manzarası şöyle
Gezecek yerleri soruyoruz. En yakında Bademli köyü var. Eşyalar bırakıldıktan sonra rota Bademli.
Bademli köyü hemen tamanı taş yapılar içeren bir rum köyü. Sokaklar arnavut kaldırımı, dar bir sokaktan giriyorsunuz, karşınıza bir meydan, kilise, çınar, çeşme… ne çıkacağı sürpriz. Sanki başka bir ülke burası. Biz gezerken evlerden birinin salonunun penceresinden sokağı renklendiren trompet sesi geliyordu. Ambiyans müthiş… Buyrun Bademli…
-Sanırım- Sokak isimleri böyle
gezdik gezdik yorulduk…
bir kahve molası verelim de tazelenelim değil mi ya
cafénin de manzarası Semadirek adası, gerçi burada heryerin manzarası öyle 🙂
Bu kadar mola yeter, günü değerlendirmek gerek; güneşin batmasına daha çok var, amacımız Gökçeada merkezden Aydıncık göleti, Eşelek köyü, Tuz gölü ve sonrasında adanın güney sahili boyunca batıya ilerlemek. Oradan Şirinköy Dereköy ve Gökçeada barajına gitmek. İlk durağımız Aydıncık göleti
Sonrasında rotayı tuz gölüne çeviriyoruz. Burası sezon açıldıktan sonra rüzgar sörfü eğitim alanı. Bu göl çok sığ onun için tercih ediliyor. Sezon henüz açılmadığı için buralar çok tenha. Bizim için daha iyi elbette, bol bol fotoğraf…
Tuz gölünde fotoğraf çektikten sonra adanın güney sahili boyunca ilerlemeye başlıyoruz. Gökçeada insanda yalıtılmışlık duygusu uyandırıyor. Burada köyler birbirine uzak, birinden diğerine ulaşım zaman alıyor. Neyse ki bizim gittiğimiz mevsimde hakim renk yeşildi, sonraları sarıya dönüyormuş. Adadaki bu yanlızlık, yalıtılmışlık duygusu; burasının gerçektende anakaradan uzakta bir ada olduğu gerçeğini hatırlatyor insana. Ben bu duyguyu sevdim 🙂
Neyse, sahil boyunca giden yol asfalt belki ama yer yer çok bozuk bir hal alıyor, adının asfalt olmasına güvenmemeli. Burada ne taşıt var ne insan. Her yer boş. Sadece sayıları milyonları! bulan keçiler ve araya serpiştirilmiş koyunlar var. Mutlu mutlu yolun sol tarafında otlayan bir keçi sizin geldiğinizi görünce ne hikmetse yolun karşısına geçmeye karar verebiliyor. Burada çok dikkatli olunmalı.
Yolda manzara keçi falan çekelim diye dururken birden bize doğru koşa koşa gelen iki üç keçi var. Amaçları tos vurmak mı? aşağısı da yamaç… Eyvah eyvah!! Sahilden bizi de motoru da toplarlar artık..
-Vahşi keçi diye bir hayvan var mıydı ??
-Vardı galiba ama bunlar hepsi kulaklarında seri numaralı küpeyle doğmuyorlar ya … 🙂
üç beş derken sayıları bir anda artıyor, yukarıdan aşağıdan sağdan soldan, hepsi geliyor
Arkadaş ben bu kadar insana hasret, dost canlısı keçi görmedim. İnsan yüzü mü görmediniz kardeşim? Geliyorlar; öyle seyrediyorlar. Biraz yaklaşınca gerisin geri dönüyorlar ama sonra yine geliyor ve seyrediyorlar. Anlamadım gitti…
Bu kadar keçi yeter. Keçileri ve sahili terk ederek yola devam edelim
Gökçeada barajının kenarından yol devam ediyor
Gün sonunda otele ulaşıyoruz. Sonraki sabah Yukarı Kaleköyde biraz keşif var planda. Ama önce kahvaltı. Mustafa’nın Kayfesi’nden bahsetmeden geçemeyeceğim. Sabah kahvaltı için akşam café olarak monopoly oynamak için gittik, hem kahvaltı güzel hem müzikler hem ortam hem manzara vs. vs. Yoğun olunca servisin biraz yavaşlaması dışında her şey çok güzeldi. Kahvaltı sonrası Kaleköyün içinde yürüyüş…
Gökçeada kalesine doğru tırmanış
Kaleköyde bu kadar fotoğraf yeter. Bir sonraki durağımız Uğurlu plajı. Gökçeadayı boydan boya geçen yolu kullanarak uüurlu plajına ulaşıyoruz. Bu uydu görüntüsü
Bu da bizim görüntümüz
Burada çoook uzun bir plaj var. Ama su çok soğuk, giremedik denize. Sahil boyu ayakkabıları çıkarıp yürümekle yetindik.
Uğurlu plajından ayrılıp İstikameti Dereköye çeviriyoruz. Dereköyde bir kahve molası, buralarda her yerde kilise var
Kahvede otururken köyün rum yerlerinden olan Mimi amca ile sohbet ediyoruz. Çocuklarının her biri farklı ülkedeymiş, madam da vefat etmiş (ondan çok iyi bahsediyor), buraları bırakamıyor anlaşılan
Dereköyden ayrılıp istikameti Zeytinli’ye çeviriyoruz. Zeytinli Gökçeada köyleri arasında en turistik olduğunu düşündüğüm köy. Burada çok miktarda yöresel ürün satan dükkan, café ve restoran var. Yine dar sokaklar, taş evler, arnavut kaldırımı ve fotoğraf için bol bol malzeme var. Buyrun…
Zeytinli sonrası güneşin batışını izlemek için hakim manzarası olan biryere koşuyoruz. Gün batımı öncesi Semadirek adası
…ve nihayet güneşi batırıyoruz…
Ertesi gün yine Mustafa’yı ziyaret sonrası, dönmek üzere yola çıkıyoruz. Feribot kalabalık; Gökçeadaya veda ederken bu kare anı ölümsüzleştiriyor. Gökçeada feribotu ile Kabatepeye geçerken anadolu tarafına geçecekseniz; bilet alırken bunu belirtmeniz plakanıza özel bilet almanızda fayda var. Zira avrupa – anadolu geçişini Gestaş ile ücretsiz yapabilirsiniz.
….
…
..
.
Bir dakika, bir dakika; bitmedi. Bu kadar martı bir arada yakalanmışken fotoğrafları çekilmez mi 🙂
Bir gezi daha böyle bitti. Gittiğimiz yerleri zihninizde daha iyi canlandırmak amacı ile internetten edindiğim bu haritayı da eklemek istiyorum
Umarım bu gezi raporu sizler için eğlenceli ve bilgilendirici olmuştur. Bir sonraki gezide buluşmak dileği ile, hoşçakalın
sevgiler…
#1 by Sadiye on 04 Haziran 2014 - 00:03
Semih Bey fotoğraflara bakarken ve muhtesem tasvirlerinizi okurken yapmış olduğunuz geziye katılmış hissettim…