Efendim, kışın ilkbahara döndüğü şu günlerde akıl kârı değil ama; trakyaya bir gezi düzenleyelim dedik. Bu havalarda güneye gitmek daha mantıklı da, biz yine de meteorolojinin olur demesiyle rotayı kuzey batıya çevirdik. Sabahın beş buçuğunda kalkıp buluşma yerine yol aldıktan sonra dostum Cem’i eşi ve fiorinosu ile gelmesini beklemeye koyulduk. Tay -fazla olmasa da- temiz pak hazır şekilde beklerken bu benim gördüğüm;
Ekibimiz Lapseki’ ye doğru yola koyuluyor. Cem fotoğraf çekmek ile meşgul
Bandırma’da çorba börek molası sonrasında lapsekide feribot ile karşıya geçiş
aradan bakan bir çift göz mü var ?
yolculuk güzel de martı var mı martı?
nedense pek ilgi göstermiyorlar anca bu çıkıyor, ayar yapana kadar da fazla şansımız olamadı
Gelibolu’ya feribot ile ulaşınca Bolayır yönüne doğrı çeviriyoruz rotayı. Yol üzerinde Namık Kemal in anıt-mezarı mevcut, ziyarete gidiyoruz.
Buradan Saros körfezi ve kuzeyindeki köyler görünüyor. Onlara da sıra gelecek… 🙂
objektife takıldık
Anıt- mezardan ayrıldıktan sonra kuzeye doğru devam ederken, önceden planladığımız gibi yoldan çıkıp Saros körfezinin kuzeyinden mümkün olduğunca sahile yakın, köyden köye geçerek köy yollarından batıya doğru ilerlemeye başlıyoruz. Arada orman ve denizin kucaklaştığı yerlerde mola veriyor, manzaranın keyfini çıkarıyoruz. Taşıtlar da dinleniyor haliyle;
Yol toprak zaman zaman taşlı, çoğunlukla tozlu. Ne GPS doğru düzgün gösteriyor, ne de google çekiyor, ki zaten bir kısmı da yok bu yolların maps de. Sora kaybola kaybola ilerlemeye devam ediyoruz. Yanlışlıkla da olsa arada Gökçetepe milli parkına giriyoruz. Çam ormanının içinden geçen yolun sonunda bizi harika bir plajı olan sahil bekliyor ancak bu mevsimde her yer terk edilmiş, ıssız. Buradaki plajda kendimi maymunlar cehennemi filminin (elbette orjinali) sonunda özgürlük heykeli görmüş astronot gibi hissettim. Köylerde bile yol soracak çok az insan var. Mevsimlik demek ki. İşte fotoğraflar:
ve yola devam ederken, plajın yukarıdan görüntüsü:
derken limana varıyoruz, burası mecidiye köyündeki balıkçı iskelesi
küçük bir mola sonrası Erikli, Çelebi, Hasköy derken Enez… Aç, susuz, yorgun olduğumuzdan dolayı fotoğraf çekilemedi. Bu gezide farkına vardığım çarpıcı gerçeklerden biri de; çok kirlenmiş üç çift elin kağıt sabun ve 1/2 litre su ile ellerini köpük köpük tertemiz yıkayabileceği idi, hepimiz çok şaşırdık ama cidden, mis gibi oldu 🙂
Saros körfezinin kuzey sahilinde yol aldığımız kilometreler boyunca bir fiat fiorinonun böylesine toprak taşlık kumluk arazide başarı ve sürat ile yol alabileceğini de gördük. Elbette bunda dostum Cem in sürücülük yeteneklerinin büyük katkısı var ama ne de olsa TAY enduro sınıfında bir motosiklet ve bu yollar için üretilmiş, arkasından gelebilmek zor ama yine de tempo mükemmel. Arada telsizle haberleşiyoruz görsel temas zaman zaman kayboluyor 🙂 Bu arada enduro da ne ola ki diyenler için: Bakınız
Enez İpsala arası; göller ve çeltik tarlaları ile bezeli düz bir ovada, muhteşem asfalta ve tarlaların sınırı ile alakalı olduğunu düşündüğüm çok sayıda 90 derece virajlara sahip muhteşem bir parkur bizi bekliyordu. Bu virajlarda hava da kararmaya yakınken; durup fotoğraf çekmek yerine elbette azdık, hangi motorcu yapmazdı ki 🙂
ve akşam saati Edirne; rastgele bulduğumuz böyle yüksek tavanlı bir otele yerleşiyoruz, eski rum evleri böyle olurmuş, zaten otellerin de çoğu evden devşirme
eşyaları bırakıp gece vakti dışarı çıkıyoruz, karşımızda bütün ihtişamı ile Selimiye; cep telefonu ile deniyorum önce
olmuyor, iyisi mi biz bu işi SLR ile deneyelim
ben şimdi şurada şöyle bir kadraj, uzun pozlama deneyelim derken;
Cem sayesinde yine objektife takılıyoruz da 😀
İşte o an … Bu fotoğraf ders niteliğinde elbette; elektronik denetleme dediğin böyle olur’un ısbatı. Fotoğrafın çekim anının çekilen fotoğrafın kendisinden daha iyi olduğu nadir örneklerden biri olsa gerek, planlı bir şey de değil zaten
Bu gezinti sonrası soğuyan hava ve ilerleyen saat nedeniyle otelimize yorgun ancak mutlu bir şekilde kendimizi atıyoruz, mışıl mışıl…….
ve işte 1. gün yol aldığımız rota malesef google geçtiğimiz rotayı tam olarak yansıtmıyor, geçtiğimiz yollar maps a girmeyecek kadar tali 🙂
devamı gelecek…